Aft ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, dil üzerinde, yumuşak damakta, farenkste, diş eti üzerinde görülen oldukça ağrılı ülserleşmiş yaralardır. Aftı ilk tanımlayan kişi Hipokrat’tır; yani milattan önceki yıllarda dahi bu hastalık bilinmekteydi.
Atfın ortaya çıkış nedeni olarak demir, vitB12, folik asit, çinko gibi elementlerin eksikliği, hormonal düzensizlikler, stres gibi pisişik bozukluklar, alerji gibi çok çeşitli faktörler düşünülmüştür. Tekrarlayan aft görülen kişilerde özellikle patlıcan, domates, çilek, ceviz gibi yiyeceklere karşı hassasiyet olduğu saptanmıştır. Ancak temel neden üzerinde kesin bir kanıya varılamamıştır.
Aftlar hiçbir tedavi yapılmasa dahi 7-10 gün içerisinde iyileşirler. Aft kesin olarak çıkmasını engelleme şansı yoktur. En doğru tedavi yöntemi kortikosteroid içeren ağız içi kremlerin uygulanmasıdır. Bu kremler yaraların daha kısa süre de iyileşmesini sağlar. Ayrıca tetrasiklin türevi antibiyotik tabletini, bir su bardağı su ile karıştırıp ağzı çalkalamak, iyileşme sürecini hızlandıracaktır. Çok fazla ağrı varsa aft yüzeyine uygulanabilecek ağrı kesici kremler de kullanılabilir. Diş hekimi tarafından uygulanan lazer tedavisi de ağrıyı azaltabilen yöntemlerdendir.
Aft yarası üzerine aspirin tabletini bastırmak çok yanlış bir davranıştır. Kesinlikle kullanılmamalıdır. Yara iyileşmesini geciktirir, hatta yaranın derinleşmesine neden olur. Aftın tek tedavisi kortikosteroid içeren kremlerle mümkündür.
Yapılan araştırmalar aftın oto-immün bir hastalık olduğunu göstermektedir. Aft bulaşıcı değildir ve virüsler nedeni ile oluşmaz. Kısacası vücut direnci düştüğünde, aftlar kendiliğinden oluşur.
Toplumun %60‘ın da 30 yaşından önce mutlaka bir veya daha fazla aft görülmektedir. Kadınlarda erkeklerden daha sık karşılaşılır. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı azalır